17 Mayıs 2015 Pazar

BIRAK İŞLER BOKA SARSIN



Mücadele etmenin gerekliliğine inanmak, çabasızlığa direnmektir. Mücadele içinde geçen onca zamandan sonra, gerekli olmadığına inanmak zordur. İşte bu inançlarla, yaşamımızın akışının önünde duvarlar oluşturur ve kendi hayatımızı zorlaştırırız.
Tanrısallığının özgürlüğü, sevgisi ve desteği sana daima açılımın doğal dalga hareketleriyle ulaşır. Hayatın akışına izin verdiğinde hayatında harika şeyler olur; ama başlangıçta böyle bir şey olacağına dair bakış açısına sahip olmazsın. Hikayeni tanımadığın duvarlar senin çabanı temsil eder. Ayağını frenden çekmen bu duvarların yıkılmasını sağlar.Ve hayatına özgürlüğü davet edersin. Başlangıçta bu özgürlük hiç de kolay gelmiyor. İşler iyice çığırından çıkmış, boka sarmış gibi hissedersin.
            Açılım hareketi değişim hareketidir. Çabaya inandığımız sürece değişime de direnç gösteririz. Değişime gösterilen direnç, yaygın biçimde doğal hali değişim olan bir şeyi aynı şekilde tutmaya çalışma çabasıdır. Dalgaya bırakmak ise çabasızdır.
            Bir kayığı nehrin akışı içinde aynı yerde tutmaya çalışmak için akıntıya karşı kürek çekmek gerekir. Değişmek istemiyorsan, bunun için çaba göstermen gerekiyor. Nehrin aktığı yere gitmek içinse kürek çekmene gerek yok. Değişim çabadan vazgeçmeyi gerektiriyor. Mücadele yorgunluk vericidir. Bu rahatsızlık , çabalamaktan vazgeçmek için harika bir mesajdır. Yorgun olduğumuzda, bedenimiz bize dinlenmemiz gerektiğine dair mesaj verir. Rahatsızlık duygusu bir ceza değildir. Kendimizi rahatsız hissettiğimizde temsil ettiği dirençten özgürleşmek için bizi dinlenmeye teşvik eder.
            Kendimizi tanımladığımız ve içine hapsettiğimiz duvarlar, varlığımızın alışkanlığına karşı ördüğümüz katı duvarlardır. Hayatımızdan çabayı çıkardıkça bu duvarlar yıkılmaya  başlayacaktır. Buna çaba gösterdiğimiz için değil, duvarları örmeye artık enerji harcamayı seçmediğiniz için. Duvarlar yıkıldıkça kaçındığımız ama hayatın doğası olan değişimler de hayatımızda  oluşmaya başlayacaktır.
            Bir hikayeyi değişmez kılmak için çok ama çok çaba gerekir. Bu, akmaya devam eden bir nehrin akışını bir baraj inşa ederek engellemeye çalışmaya benzer. Eninde sonun da baraj taşacak, hatta su bendi yıkılacaktır. Bağımlılıktan kaynaklanan direnç, çok kalın duvarlar yaratabilir. Duvarların ardındaki basıncın gücü son derece büyük olabilir. Basıncın gücü direncin gücü ile doğru orantılıdır. Bu barikat alanı boklarımızın biriktiği alandır. En derin sorunlarımızın en acı veren yaralarımızın utançlarımızın suçluluk duygularımızın korkularımızın
            Herkesin boku vardır. Herkes sıçar; herkes boktan durumlar yaşar.Bu boklar, kendimizden utandığımız için yok saydığımız boklardır.Bu boklar, orada daima kalacağına inandığımız ve kaçındığımız acılardır. Bu boklar, kendimizi içselleştirdiğimiz kendimiz ile özdeşleştirdiğimiz acılardır.
            Acı veren bir olayı pişmanlık duyarak içselleştirdiğimizde suçluluk ve utanç duyarız. Bu olaydan kader ve pişmanlık duymak onu reddetmektir. Bok, içselleşmiş kendini reddetmektir. Bok, içselleşmiş bir kendini reddediştir.  Bu öz reddediş, kendinden nefret olarak tecrübe edilir. İçimizde yaşadığımız acıyı değiştiremeyeceğimize inanırız. Buna inanmak acının pençesine teslim olmaktır.
            Acımızı varlığımızın bir dolabına sımsıkı kilitleriz. Ve acımızla yüzleşmek için harcayacağımız enerjiden kat be kat enerjiyi acıdan kaçmak, onu yok saymak için harcarız. Bokumuzu içerde tutmak çok çaba gerektirir. Boktan özgürleşmek için caba harcamayız. Sadece onun çıkmasına izin vermek yeterlidir.
            Çabadan özgürleşmek için direncin daha az yoğun olduğu alanlarla başlamak daha doğaldır. Böylece değişimi adım adım sindire sindire yaşarız. Kendimizi güvende hissettikçe daha güçlü dirençlerden özgürleşmeye hazır oluruz. Korkusuzca yürümeye devam ettikçe, eninde sonunda, en derinlerdeki boklar su yüzüne çıkacaktır. Bu boklarla yüzleştikçe olacağından korktuğumuz için hayatımız boyunca önlemeye çalıştığımız şeyler gerçekleşebilir de hiç gerçekleşmeyebilir de. Ama her iki durumda da olmasından korktuğumuz şeyden özgürleşiriz.
            Kaçmak için çok çaba gösterdiğin şeyler çözüme ulaşmak için realitne girecektir. Bu değişime izin vermek için her şeyin boka sormasına izin ver. Bunun bir örneği, bazı insanların hayatından çıkacağıdır. Bu insanlar, onlarla ilişkilerinin seyri tamamlandığı ve yoluna onlarsız devam etme zamanı geldi halde, hayatında tutmaya çalıştığın insanlar olacaktır.  Bu ilişkinin bitmiş olduğunu kabul edememek ya da bir kişinin gitmesini önlemeye çalışmak çok büyük çabayı gerektirir. Bu kişiyi kaybetme korkusuyla olayları kontrol etmeye çalışırız.
            Hayatındaki ilişkilerin doğumu da ölümü de bir değişimdir. İlişkileri sadece doğuramazsın. Her şeyde olduğu gibi, seyrini tamamlayan her şey biter. Eskinin gitmesine izin verdiğinde yeninin, yeni bir başlangıcın heyecanın doğuşuna izin verirsin. Bir ilişkinin bitmesinden sonra nelerin olacağını bilmeme korkusu sana artık hizmet etmeyen bir kısır döngü içinde hapsolmana neden olur.
            Bir’lik bilinci aslında hiçbir şeyin ölmediği bilincidir. Tanrısallık boyutundan baktığında sonun olmadığını görürsün. Bir ilişki bitebilir ama biz istediğimiz kadar dans etmeye devam edebiliriz. Dans etmenin keyfini çıkar ama yüzlerin değişmesine izin ver.Kimliğini bir başkası ile özdeşleştirme. Onların güzelliklerini paylaşmak için onlara bağımlı olmak zorun da değilsin. Sevgi ile paylaş bağımlılıkla değil…
            Bir ilişkiye bağımlılık birkaç boyutta olabilir. Artık bitmesi gereken bir işi zorla yürütmeye çalışmak biçiminde olabilir. Artık ölmeye yakın hazır olan hasta bir yakınımızı açı çektiği ve ölmek istediği halde yaşatmaya çalışmak biçiminde olabilir. Ölümcül hastalığı olan bazı insanların gitmeyi gerçekten istedikleri halde, arkadaşları ve akrabaları için yaşamaya çalışmaları yaygın bir durumdur. Böyle yaparak yüreklerini takip etmek yerine başka insanların ihtiyaç ve bağımlılıkların kendi hayatlarını dikte etmelerine izin vermiş olurlar.
            Kendi yüreğini takip etmediğin sürece başkalarına asla gerçek anlamda yararlı ve yardımcı olamazsın. Sadece kendi bağımdaşlığını ve onların bağımlılıkların beslenmiş olursun. Bağımdaşlık karşılıklı bağımlılıktır. Bağımdaşlık statiktir ve birlikte yaratılan korku paterninin içinde yaşamı sürdürme çabasıdır. Bu durağınlıktan çıkınca neler olabileceğinin korkusu ile bağımdaşlık ilişkisi sürdürülür.
            İşlerin boka sarmasına izin vermek korkularımızla yüzleşmektir. Bir bakıma korkularımızın hayatımızda ifade bulmasına izin vermektir. Bu durum ille de acı vermek zorunda değildir. Acı çekmeyi de seçebilirsin. Genellikle bir kayıp duygusu da yaşanır. Ama gerçekte kaybedilen, seni içine alan duvarlardır. Eğer bir bakış açısıyla değerlendirirsen deneyimin özgürleştirici olacaktır.
            Özgürleşmek ; tanrısal boyutumuzun bedenli varlığımızda bilinçli olarak doğuşunu hissetmektedir. Bu özgürleşmek için de aradığını bulursun. Korumaya çalıştığın duvarların, seni tüm istediğin şeylerden alıkoyan duvarlar olduğunun bilincine varırsın. Bunun ötesinde, olmasından korktuğun şeylerin aslında olmasını istediğin şeyler olduğunun farkındalığını da kazanırsın. Aradığın şey korktukların içinde gizlidir. Bokumuzun içinde hazinemiz gizlidir. Hazineni bul.
SEN TANRISIN
Story WORDS