Bir arkadaşım geçenlerde bir arkadaş toplantısında şöyle bir soru sordu.
Çevreme baktığımda hiç bir bireysel gelişim eğitimi almadan, hiç bir psikologa gitmeden, ya da enerji çalışmalarından haberi olmadan, çokta mutlu olan insanlar var. Kendi arkadaşlarıma baktığımda hepsi farklı zor deneyimlerden geçmiş, bu yaşına gelmiş hala bekâr, çoluk çocuğa karışmamış insanlar. Neden böyle diye sordu?
Daha önce böyle bir soruyu hiç düşünmemiştim. NEDEN sorusu bana biraz HAYATA KARŞI İSYAN’I çağrıştırdı.
Acaba sorulması gereken soru "NEDEN" sorusumuydu. Neden'de başkalarıyla kendini kıyas vardı. Kendi biricikliğine saygısızlık vardı. Herkesin başparmağının izi bambaşka ise, bu dünyada varoluş sebebi bambaşka idi. Herkesin tekâmülü için bu dünyadaki gerekli olan deneyimler farklıydı. Birisi için mutlu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmek, ya da yuva kurmak gerekli ise diğeri için belki de eğitimlere gitmek gerekliydi. Önemli olan olanı olduğu gibi kabul edip, " Su an mutlu olmak için kendim için ne yapmalıyım, bu mutsuz olduğum halden çıkmak için kendime nasıl davranmalıyım" sorusu değilmiydi? Hayat olaylara verdiğin tepkiden ibaret değ ilmiydi ?
Hem "mutluluk" kavramı o kadar Görelecidir ki. Aslında mutluluk kiminle olduğunuzla, ya da evli olup olmadığınızla yani dışsal hiçbir etkene bağlı değildir.
İçten dışa doğru yayılan bir duygudur mutluluk.
Etrafa sıcacık yayılan, ışığıyla herkesi aydınlatan bir duygudur mutluluk.
Her şeyden önce, kendini sevmekle başlar mutluluk.
Yaşadığın her andan zevk almak ve anda olmaktır mutluluk.
Her yasanını olduğu gibi kabul edip, yasadığın her olayı bir deneyim olarak alıp yoluna devam etmektir mutluluk.
Hayata sevecenlikle yaklaşmaktır mutluluk.
Bardağın hep dolu tarafını görmektir mutluluk.
Bir bakış açısıdır mutluluk.
Bir seçimdir mutluluk.
Belki de kendini sevmeyi öğrenmek için böyle ailelerin çocuklarıyızdır ve bu yüzden bir araya gelip birbirimizi destekliyoruzdur dedim arkadaşıma…
Kuantuma göre de öyle değilmidir? Aynı titreşimdeki, aynı frekanstaki insanlar birbirini çeker. Belki tekâmülüz için bu yolda beraber yürümemiz gereklidir, Tekâmülümüz tamamlandığında yollarımız ayrılacaktır. Hayatımıza yeni yollar, yeni insanlar girecektir. Sonuçta bu hayatta her şey gelip geçici değil mi?
" Bu da gelir, bu da geçer " lafını çok severim.
Her şey kendini kabul, hayatını kabul, kendini sevmek ve kendine ve hayatına inanmaktır.
Gördüğümüz her şey bizim bir tezahürümüz...Biz içten değişimi yasadığımızda, frekansımız yükseliyor, kendimiz için en hayırlısını hayatımıza daha çok çekiyoruz..
Biz neysek hayatta o dur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder