5 Ocak 2014 Pazar

VİPASSANA MEDİTASYONU

Gülin Sarıyiğit 2012

Bilge Köpek,

Sizinle çok etkilendiğim bir deneyimimi paylaşmak istiyorum. Beş gundur vipassana meditasyonu için zekeriyaköy'de bir evde kaldım.Mükemmel bir bahçesi olan 3 katlı bir villada.
Vipassana metidasyonun özelliği, kimse ile konuşmuyorsunuz, sabah erken saatte güneşin doğuşu ile birlikte kalkıyorsunuz, sabah kahvaltısını farkındalıkla yavaş yavaş yiyorsunuz, öğlende aynı şekilde.. Akşam yemek yemiyorsunuz.Butun hareketleriniz yavaş ve buldugunuz her köşede metidasyon yapıp, 6 duyunuzu açıp doğanın seslerini dinliyorsunuz. Burdaki amaç zihni yavaşlatmak,anda olabilmek ve kendi özümüzü duymak, farkındalık kazanabilmek...

İlk girdiğim gün  eve, 12 kişi bu evde nasıl yaşayacağız şimdi dedim. Bana yatmam için 2 kişilik bir kanepe verdiler. Neyse dedim bu da bir deneyim. Hayatta kabul etmek ve esnemekte gerekti. İlk gece kanepede kıvrılarak uyudum. Düşündüğümden daha rahattı. Ertesi gün başka biri gitti. onun daha uzun kanepesine geçtim. Hemen hemen her gun başka bir kanepede uyumak da iyiymiş. :)) Değişikliğe açık olduğunu görmek güzeldi.


Bu sureçte beni ne sabahın erken saatınde kalkmak, ne yemeğı yavaş yemek, ne de akşam yemeği yememek zorladı.  Beni asıl yoran sey meditasyon sırasında, zihnimde hızlıca gecen ve genellikle aynı olan düşüncelerdi. 2.gun daha yavaşladı, 3. gun daha yavaşladı, 4. gun dahada yavaşladı. Ama durmadı. Bunu beklemekte saçmalık olduğunu anladım. 5.gun öfkeli halimden eser kalmamıştı. Yumuşacık olmuştum :))


Vipassanın 4. günü bahçeye dalan,köpekçikle ilgili anımı anlatmak istiyorum. Ben ona bilge köpek diyorum. Bana çok guzel farkındalıklar yaşattı. Herkes huşu halinde meditasyon yaparken bahçeye yavru, sevimlimi sevimli, hareketlimi hareketli bir köpek daldı. Allahım bu kadar hareketli bir canlı etrafımda dolanırken, ben nasıl meditasyon yapacaktım . Birde oyle oyuncuki dibine kadar gelip, ayaklarına yapışıyor. Kendimi ondan korumalıydım. En iyisi evin içinde meditasyon yapmaktı. Ve evde metidasyon yapmaya başladım. Birden bir farkındalık geldi. Bir köpek benim nasılda içeri kaçmama neden olmuştu. Hayatta da tam böyle davranıyordum. Dışarı da bilmediğim, kontrol edemediğim yeni bir şeye karşı verdiğim tepki , dış etkenlerin beni nasıl etkilediğini, nasıl da hemen savunmaya geçip, kabuğuma kapandığımın farkına varmak ve bununla yüzleşmek...Sonra jeff Hocamız bizi her öğleden sonra toplandıgımız bahçede topladı. köpekçik etramızda dolanıyordu. Kendi kendime sordum... Gülin en fazla ne olur ? Köpekçik yanıma gelir, belki beni ısırır en fazla ne olabilirki..Bu kadar korkmamın ne anlamı var ki dedim. Ve herkesle beraber meditasyona oturdum.. Ve biz hepimiz meditasyon yaparken köpekte sakinleşmeye başladı. Benim gözlerim kapalıyken, yanıma geldi, beni kokladı, ayaklarımı yaladı ve benden hiç bir tepki alamıyıncada gitti...Vaaav dedim. İşte bu...Ben merkezimde kaldığım sürece kimsenin birsey yapması çokta mümkün değildi. sadece bakınıp, gidiyorlardı. Evet güçümü almak, asıl onemli olan merkezimde kalmak idi. İnsanların beni bu kadar etkilemesini izin verip, onların hallerine göre şekil almak kendinden, özünden uzaklaşmaktı.

Daha köpeğin bana anlattıkları bitmemişti. Hocamıza bir arkadaş, mutlulugu her zaman yasıyamıyoruz , insanlar hayatımıza çok müdahale ediyor dedi. Hocanın cevabı, mutluluğunu yaşamak senin elinde, önemli olan ne istediğini bilmen gerek dedi. O sırada köpekçik bir arkadasın dibinde sakince oturuyordu, yuzune fazla güneş gelmiş olmalıki, yerinden yavaşca kalktı ve gölgede oturan arkadasın yanına geçti. Sanki arkadasın sorusuna cevap vermişti. Köpek ne istediğini biliyordu. Çok basit bir hareket yaptı. Eyleme geçti o kadar. İşte bu kadar basitti. 

Sonra köpekçik bizimle tekrar oynamak istedi. hepimizi yalıyordu. Birisinin önerisi ona vuralım terbiye edelim oldu. Hocamızın cevabı görüyormusunuz küçüçük köpeğn doğasını kabul etmekte ne kadar zorlanıyoruz, onu hemen şekle sokmaya çalışıyoruz, hayatta da etramızdaki insanları oldukları gıbı kabul etmeyıp şekle sokmaya çalısıyoruz dedi. Evet bu da çok doğru bir gözlemdi. 


Anlıycağınız bilge köpek o gun bize ögretmenliğini yapıp gitti.  Sabah uyandığımızda bahçede değildi. Herkes ve her şey gibi o da hayatımıza dokunup kendi yoluna gitmişti. Hayatta böyle bir sey değil miydi zaten birilerinin hayatına hepimiz girip çıkmıyormuyuz. bazen bazı seylere ve insanlara çok fazlaca tutunuyoruz. Sahipleniyoruz. Her seyin gelip geçiçi olduğunu unutarak. Oysaki bu dunyada misafiriz..Son dönem bende üzerimde çok baskı hissediyordum. Hayatta sahip olduğum çokta bir sey yok diye...Aslında bu köpekçik bana bunun zaten mumkun olmadıgını , aslında en değerli şeyin hayatta iyi ki varsın benim hayatıma dokundun diyen ınsanların sayısının fazlaca olmasıydı...:))) Sanırım bu köpeği hiç unutmuycam...Çünkü benim hayatıma gerçekten dokundu..


Meditasyondan sonra basımda dolu olan cöp kutusunu boşaltmış gibi hissediyorum. Ara sıra buna yapmak gerek...

Birde ne farkettim biliyormusunuz? İnsanlar fazla konuşmayınca daha iyi anlaşıyorlar. 5 gun boyunca 12 kişi aynı evde birbirimizle en ufak sorun yaşamadık... Ne kadar çok konuşma o kadar karmaşa...Az ve öz konuşmak en iyisi sanırım.

Aşçımızdan da bahsetmeden edemiyeceğim. Her öğlen eve aşcı gelip yemeklerimizi yapıyordu. Bir gun dayanamayıp aşçımız, ev sahipimize bahçede metidasyon yapan insanlar ne kadar güzel gözüküyor demiş.. Hepiniz ne kadar güzel insanlarsınız..Halbuki biz aşçıyla tek kelime bile etmemiştik. sade ce ordaki olma halimiz onu etkilemişti. Biliyormusunuz demiş, bende eve gittiğimde karıma bağırarak konuşamıyorum artık sakin ve sessiz konuşuyorum :))))  Yanı biz sadece kendi olma halimizde insanları etkileyebiliyoruz... 

Sizinleden paylaşmak istedim...

Sevgilerimle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder