Seks ama nasıl seks?
Seksüel ihtiyacın sonraki nesillerin
yaratılması ve hayatın devamlılığı için doğa tarafından yaratıldığını
biliyoruz.
Bir arslan, bir kurt
ya da bir insan fark etmez, çiftleşme vakti geldiğinde tamamen güdüleri
tarafından ele geçirilir. Bu yönelim öyle güçlüdür ki, bu uğurda hayatını
rahatlıkla riske edebilir.
Cinsel yönelim, sosyal düzeni tehdit eder. Testosteron seviyesi kritik
düzeylere yükseldiğinde, bir erkeği kontrol etmek neredeyse imkansızlaşır. Dişi
için de durum çok farklı sayılmaz. Fark sadece dışa vurumun niteliğindedir.
Dişi döllenmek yoluyla rahatlayarak dengeye gelmek ister. O yüzden seksüel
paylaşım ve döllenme eksikliği kadında huzursuzluk ve dengesizlik olarak kendi
gösterecektir. Kadınların iyi bir sevişme sonrası gevşeyip rahatlamaları ve
dengelendiklerini sıkça söylemeleri bu yüzdendir. Sadece sekse varmayan sevişme
bile kadının enerjisini bir nebze de olsa dengeleyebilmektedir. Erkek içinse
boşalma şarttır.
Seksin nesillerin devamlılığı ve hayatın kendini koruması için bir refleks
olduğunu görmeliyiz. Erkekler dölleme güdüsüyle kadınlar da doğurma güdüsüyle
baskılanmışlardır. Bu baskıya boyun eğmemiz için, doğa, güçlü ve kontrol
edilemez bir haz beklentisi yaratır. O kadar güçlüdür ki bu baskı, asla
göremeyeceğin riskleri rahatlıkla görürsün!
Doğada insanlık ailesi de dahil, cinsel tatmin koşulları engellenirse, sosyal
düzen, kendini yok olmak tehdidi altında bulacaktır. Çünkü bilinç dışı seviyede
zaten yok olacağını bilecek ve tepki verecektir.
ARADAKİ FARK!
Doğadaki diğer canlılarla insan arasında bir fark var. Daha doğrusu bu fark
evrimsel yolculukta yavaş yavaş oluştu. Bu fark nedir?
İnsan seksi yeni nesilleri üretmekle sınırlamayıp tüm zamanlara yaymak istiyor.
Ondan aldığı zevki daha çok ve sık yaşamak istiyor. Öyleyse ilk sorumuz bu
olmalı Neden? Neden insan diğer canlılarda olduğu gibi, biyoritmik bir ihtiyaca
tepki vermekle yetinmiyor, ki bu baskı, yani biyoritmik baskı insanda da
hükmünü sürdürmekte. Neden, bu baskının olmadığı büyük zaman aralıklarında da
insan seks yapmayı istemekte ve yapmakta!
Bu sorunun cevabını, insanın evrimsel yolculuğunun kazandığı yeni yöne
bakarak bulabiliriz sanıyorum.
İnsan bu dünyadaki, kendinin farkında olan ve ölümlü olduğunun da
farkında olan tek tür. Her canlının doğmakla ölümü garantilediğinin farkında ve
her gün ölümün biraz daha yakınlaştığının da. Ve insan bu yüzden var oluşunun
gizemini çözmeye çalışıyor. Neden var olduğunu, var oluşun neden var olduğunu
ve bütün olanların ne anlama geldiğini bilmek istiyor. Bir varmış bir yokmuş
olan hayatının bir anlamı olsun istiyor. İnsan, uzun zamanlar boyunca dikkatini
bu alana verdi.
Elinde olan ise, bu konuyu çözdüğünü iddia eden birkaç insanın kendi öznel
deneyimlerini kitlelerle paylaşmasından ibaret. Ve insan, bir cevaba ihtiyaç
duyduğu için, bu öznel aktarımların kendisine hitap edenlerinden esinlenerek
inanç yapıları kurdu. Ve inanmak rahatlatıcı bir psikolojiye izin verdi ve
insanın ölümü kabullenmesi kolaylaştı.
BİLİNCİ HAZLA VE
ACIYLA UYUŞTURMAK
Fakat yine de geniş kitleler, bunun sadece plasebo etkisi olduğunun
farkındalar. Bu farkındalıkla yüzleşmek istemedikleri için de yeni bir yol
buldular. Bilinci sorgulama seviyesinin ötesine düşürmek için onu hazla ve
acıyla uyuşturmak. İşte insanlığın hazzı ve acıyı uç noktalarda deneyimlemek
istemesinin asıl nedeni budur. Ölümü hatırlamamak, evrensel soruları
hatırlamamak için!
Seksin istismar edilmesi ve birbirimizi haz nesnelerine dönüştürmemiz bu temele
dayanır. Hazza gömüldüğümüz kısacık anlarda, kendimizi, dünyayı, her şeyi
unutmaktayız. Ve meşum kaderimizi de.
O yüzden, seks, öz şehveti ayaklandırmak ve hazda kaybolmak için bir yol olarak
kullanıldı. Partnerlerin birbirine zevk verme esasına dayanan bu seks biçimi,
bugün dünyada yaygınca kabul görmektedir. O kadar ki, seks psikologları,
sağlıklı bir seksi tam da böyle tanımlamakta ve danışanlarına birbirine zevk
verme yollarını öğretmektedir.
Nedense, en başarılı metotlar ve tekniklerle; en başarılı uyaranlarla alınan
hazlar bile yeterli gelmemekte ve partnerlerin daha fazla uyarılma ve daha
fazla fanteziye ihtiyaç duymalarının önüne bir türlü geçilememektedir.
Çünkü öz şehvet, kendi kapalı birimini infilak ettirinceye kadar zevkle
doldurmaya teşvik eder. Öz şehvetin amacı, ölümle yüzleşmemek için varlığını
parçalamaktır. Bireysel farkındalığı yok etmek en dip amacıdır öz şehvetin.
Cevapsız soruların sorulmaya başlaması yerine yok olmayı tercih eder çünkü.
Bu tip bir sekste, partnerler birbirinin mastürbasyon nesnesidirler.
Birbirlerine haz vermeyi, aydın, uygar bir insan olmanın gereği sayarlar.
Partnerlerin arasında herhangi bir ruhsal etkileşim yoktur. Orgazma sürüklenmek
için bilinçli olarak birbirini kullanmak vardır.
ORGAZM HEDEFİ!
Buradaki kritik sözcük orgazmdır. Orgazm anı ne kadar kısa sürerse sürsün,
bilincin bu kısa anda zihinsel akışı durur ve iç söyleşisi de durur. Bu birkaç
an için, dünyada hiçbir şeyin önemi kalmaz. Vücudun devinmesine ve sonraki haz
spazmlarına bağlı olarak bir gevşeme dönemi yaşanır. Bu gevşeme, her şeyin
yolunda olduğu ve sağlıklı bir şey yaptıkları izlenimini uyandırır. Bu tip bir
seks doğal algılanır ve doktorlar tarafından neredeyse ilaç niyetine önerilir.
Belli aralıklarla yapılmalıdır ve sağlıklıdır. Belli aralıklarla yapılmıyorsa
yanlış giden bir şey var demektir. Ve orgazm hedefi mutlaka
tutturulmalıdır. Orgazm başarılıyorsa, seks başarılı demektir.
Bu tip bir seksteki problem, partnerlerin birbirini hissetmesinin önemli
olmayışıdır. Hatta gerekli olmayışıdır. Hatta sekste empatinin, asıl amacı,
yani orgazm amacını zora bile sokabileceğidir. Bu yüzden modern seks, öz
şehvetin doyurulması için yapılan empati dışındaki bir empati tipine
ilgisizdir.
Seks, partnerlerin ilişkilerindeki empati seviyesinin turnusol kağıdı gibidir.
Gündelik hayatınızdaki empati seviyeniz ne ise onu seks sırasında açıkça
göreceksiniz. Partnerler çoğunlukla güdülerinin baskısıyla ya da ilişkiye
sürdürmek zorunluluğu baskısıyla sekse savrulurlar. Onun için de seks sırasında
bilinçli değildirler. Bilinçli olmayı diğerine zevk verebilmek için doğru
şeyleri yapmak olarak anlarlar.
Partnerin zevk alırken onu seyretmek, bedenini bir mastürbasyon nesnesi olarak
kullanmasına izin vermek, zevkten bilincini kaybettiğini görmek, dış gözlemde
kalmak, bir deneyimdir elbette. Libidonun yüksek olduğu ve cinsel bedenimizi
daha iyi tanımak istediğimiz zamanlarda, öz şehveti deneyimlemek ve
partnerimizle bir dolu seks fantezisini paylaşmak keyiflidir elbette. Fakat çok
hızlı bir biçimde fark ederek bu dönemi kapatmazsak ve seksi orta ve ileri
yaşlarda böyle anlamaya ve yaşamaya devam edersek, elimizde pimi çekilmiş bir
bomba tutuyoruz demektir. Çünkü hızla anlarız ki, gerçek bir ilişkinin antitezi
tam da budur. Ve partnerler, gerçekten ilişki kurmanın bir yolunu bulamazlarsa,
partner değiştirip tek bildikleri yolu uzatmaya çalışacaklardır.
Birbirine zevk vermek ve verirken dışarıda kalmak, ya da ayrı ayrı diğerinin
bedeninden zevk almak temelinde gelişen seksi tümüyle geride bırakmanızı
öneriyorum.
İLK KURAL: ZEVK
ALMADIĞINIZ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAYIN!
Eşinizin zevk aldığı ama sizin o mutlu olsun diye kabullendiğiniz her fantezi
ilişkinizi zehirliyor. Zevk vermek kendi başına zevk almaya yol açmaz. Kendini
iyi hissetmekle, zevk almayı karıştırmayalım lütfen. Sevdiğimiz varlığa zevk
vermek bizde memnuniyet hissi yaratabilir ya da yeterlilik hissi. Ama bu
memnuniyet hissini ve sahte yeterlilik hissini reddetmemiz gerekiyor. Partnerinize
kendini iyi hissettirmenizin bedeli, bu alışkıya onu tutsak etmeniz ve bu
tutsaklıkla beslemenizdir ki, bu durum en sonunda elinizde patlayacak sahte bir
kontroldür.
İKİNCİ KURAL: SEKSİ
ORGAZM HEDEFİNDEN ÖZGÜRLEŞTİRİN!
Partnerler, orgazmlarının peşine düşmekten, onu çoğaltmak ve uzatmak gibi
hedeflerden özgürleştiğinde, birbirini hissetmek için yeterli enerjiye sahip
olacaklardır. Bu önemli bir aşamadır. Çünkü orgazm seksin başarısı kabul
edildiğinden, orgazmla sonlanmayan seksin başarısız olduğu düşüncesi bizi ele
geçirecektir. Yeni bakış açımız, seksin orgazmla sonuçlanmak zorunda olmadığı
ve iyi bir seksin kanıtının bu olmadığıdır.
ÜÇÜNCÜ KURAL: ZAMAN
KAYDINDAN KURTULUN!
Ne kadar süre seviştiğinizin bir önemi yoktur. Seksin niteliğini süresi belirlemez.
5 dakika çok doyumlu 5 saat çok doyumsuz olabilir. Önemli olan seksin
niteliğidir ki bu da özünde birbirinizi hissetme kapasitesi demektir.
DÖRDÜNCÜ KURAL:
DİKKATİNİZİ YÜZDEYÜZ PARTNERİNİZE DÖNDÜRÜN!
Partnerlerin birbirini hissetme kapasitesi arttıkça, orgazm baskısı da
azalır. Partnerlerin geliştirecekleri tek yetenek, dikkatlerini partnerlerinin
üzerinde sabitlemektir. Onu hissetmenin dışındaki tüm zihinsel etkinliği ve
davranışsal etkinliği bırakmaktır.
BEŞİNCİ KURAL: ORGAZMI
PENİS ORGAZMI VE KLİTORAL ORGAZM SEVİYESİNDEN ÖZGÜRLEŞTİRİN!
Bu seviyedeki haz spazmları empatiyi yok eder. Öz sevgiyi yüceltir. Seksin çok
büyük yüzdesi bu aralığa sıkışmıştır. Ve doğal kabul edilir. Seksin olanakları
penis ve klitoral orgazmın çok ötelerine gider.
ALTINCI KURAL:
DİKKATİNİZİ KUMANDA EDİN!
Dikkat, alışkanlıkların boyunduruğuna girme eğilimindedir ve penis-klitoral
orgazma doğru akar. Sevişirken dikkati bu bölgeden uzak tutmak, bu disiplini
geliştirmek kritik önemdedir. Sevişirken dikkatinizi bu iki bölge dışındaki her
yere yöneltebilirsiniz; ama bu iki bölge öz şehvete vakumlar ve empatiyi
kolayca kaybedersiniz.
YEDİNCİ KURAL:
BİRLİKTE YARATTIĞINIZA ODAKLANIN!
Sevişirken tek tek ne yaptığınızın, nasıl davrandığınızın bir önemi yok. Ne
yaparsanız yapın sonuç birlikte yaratımdır. Partnerinizi duyarsızlıkla
suçlamayı bırakın! Birlikte yaratımınızın sorumluluğunu alın.
SEKİZİNCİ KURAL: GİT GELDEN İBARET OLAN PENİSİN VAGİNA İÇİNDEKİ KLASİK
HAREKETİNE SON VERİN!
Erkek sevişmek için erekte olmak zorunda olduğunu sanıyor. Erkek bu dogmadan
özgürleşmelidir. Hiç ereksiyon yaşamadan da sevişmeyi öğrenmeli ve ereksiyonun
kendi doğallığında gelişmesine izin vermeyi bilmelidir. Bu konuyu, yani erekte
olmayı sevişmenin koşulu olmaktan çıkarmalıdır.
Penis-vagina birleşmesi halinde, erkeğin ereksiyonunu sürdüreceği kadar bir
uyarılma dışında git gel hareketini durdurun. Amacımız cinsel enerjiyi, yeni
bir seviyede işlemektir.
DOKUZUNCU KURAL: YÜZ
YÜZE OLUN VE BİRBİRİNİZİN GÖZLERİNE BAKIN, RUHUNA BAKIN!
Cinsel enerjinin bu yeni seviyesinde gözler vasıtasıyla aktarılan enerji,
paylaşılan enerji birinci önemdedir.
ONUNCU KURAL: CİNSEL ENERJİYİ “BİRLEŞMEK” İÇİN KULLANIN HAZ ALMAK
İÇİN DEĞİL!
Bu birleşmeyi 7 aşamada gerçekleştirin.
KÖK ŞAKRA: Dünya ile ve
bedenimizle olan bağlantımızdır.
Kök şakrada sevişirken dikkatinizi oraya verin. Orası cinsel organla anüsün
arasındaki bölgedir. Dikkatinizi birbirinizin kök şakrasına verin ve sonrada
bir ağacın kökleri gibi birbirinize sarılmış olduğunuzu ve dünyanın
derinliklerine kök saldığınızı hayal edin. 5 dakikadan kesinlikle az olmasın.
Ve daha fazla bu enerjiyi deneyimlemek isterseniz, üst sınırı siz belirleyin.
Diğer tüm şakralar içinde bu prensip geçerlidir.
Mottomuz: BİZ BİRİZ!
SAKRAL (CİNSEL) ŞAKRA: Yaratıcılıkla
olan bağlantımızdır.
Her sevişmenin bir yaratı eylemi olduğu bilinciyle sevişmektir. Bu
yaratı, dünyaya yeni bir varlık getirmek olacağı gibi, her niyetimizi de
bağlayabileceğimiz bir enerji kaynağıdır. Yaratmak istediğimiz ne ise, onu,
şimdiden gerçekleşmiş gibi hissederek sevişin. Ama dikkat edin, yaratı
eyleminiz var oluşun en yüksek hayrına olmalı ve kişisel öneminizi beslemek
gibi bir amacı olmamalıdır. En yüksek idealinizi, en yüksek versiyonunuzu olmuş
gibi hissederek sevişin! Ve dikkatiniz birbirinizin sakralında olsun. Sakral
bölge cinsel organların bulunduğu bölgedir.
Motomuz, BİRLİKTE YARATIYORUZ!
BENLİK ŞAKRASI: Kim olduğumuzla
bağlantılıdır.
Sevişirken partnerimize sonsuz bir gizem olarak bakmak ve o gizemi hissederek
sevişmek. Onunla ilgili tüm olumlu ve olumsuz beklentimizin ötesine geçerek
sevişmek. O ve sen gizemin ta kendisisin. Ve sevişme bu iki olağandışı gizemli
varlığın buluşması gibi hissedilmeli. Onu hiç tanımıyormuşsun gibi. Çünkü
gerçekten öyle! Ve partnerler dikkatlerini, midenin göğüs kafesiyle birleştiği
yere odaklanarak bu gizemi duyumsayıp paylaşsınlar.
Motto: SEN HİÇ BİTMEYECEK GİZEMSİN!
KALP ŞAKRASI: Anlayış ve
şefkatle bağlantılıdır.
Kalp şakrasıyla sevişmek anlayıştır ve onurlandırmaktır. Şefkatin açığa
çıkışıdır. Seviştiğin varlığı her haliyle sevmek burada açığa çıkar. Tüm
aydınlığı ve karanlığıyla, bir bütün olarak onu hissetmek, onu anlamak ve ifade
etmek, bu şakrada gerçekleşir. O istediğin gibi davranmayabilir ve sen her
halinle oradasın ve o da her haliyle orada. Yani kalbinle sevişmek demek, onu
her haliyle kabul etmek ve istemek demektir. Şefkatini partnerine
yönlendirdiğin seks, kalbinle yaptığın sekstir. Kalp şakrasının yeri göğsünün
tam ortasıdır.
Motto: SENİ ANLIYORUM VE SEVİYORUM!
BOĞAZ ŞAKRASI: İfade ve
kararlar ile bağlantılıdır.
Boğaz şakrasıyla yapılan seks kendini ifade edebildiğin sekstir. Kendini
seksüel olarak nasıl ifade etmek istiyorsan, çekinmeden, ürkmeden, yanlış
anlaşılmaktan korkmadan, tereddütsüz olarak isteklerinin seksi yönlendirmesine
izin vermektir. Merak etmeyin temel ilkeye uyumlu kaldığınız sürece,
partnerlerin boğaz şakralarını serbest bırakmaları sadece uyumu ve devinimi
çoğaltacak ve spontan bir akışı yaratacaktır. Sevişirken kendinizi,
özgünlüğünüzü ifade edin. Sevişmeyi bazı kalıplara uygun davranmak olarak
anlamayın, kendinizi sınırlamayın! Ayrıca bu, seksin tam ortasında konuşabilme
ve o anda ne hissettiğini paylaşabilme özgürlüğüdür de. Bu, anlamanın ve
anlaşılmanın kendiliğindenliği yaratır ve ince ayarlar için fırsatlar sunar.
Motto: KENDİMİ İFADE EDİYORUM!
ÜÇÜNCÜ GÖZ: Sezgi ve ilhamla
bağlantılıdır.
Üçüncü gözle sevişme, sevişmeyi ilhamın yönlendirmesine izin vermektir. Bir
sonraki anda neler olacağını asla merak etmeden, sezgiye ve ilhama kendini
açmak ve o akışla beraber akmaktır. Aslında yüksek benliklerimiz üçüncü göz
vasıtasıyla bedenlerimizin bilicinde olurlar. Yani üçüncü göze kendimizi açmak,
yüksek benliklerimizin farkındalığının bedene akması demektir ki, bunu
sevişirken yapmak bir hayli bütünsel enerjinin bedenlerimizde devinmesi
anlamına gelecektir. Bu sırada aklımıza bile gelmeyen parlak ilhamlar sevişmeyi
desteklerken, aynı zamanda hayatımızın bütününü de ışıklandırırlar. Bırakın bir
sonraki ana yüksek benlikleriniz yol açsın. Siz de akışa bırakmanın mutluluğunu
yaşayın! Üçüncü göz iki kaşımızın arasındadır.
Motto cümle: AKIŞA BIRAKIYORUM!
TEPE ŞAKRASI: Bütünsel var
oluşla bağlantılıdır.
Tepe şakrasında sevişmek, tek varlık olduğumuzun bilincine kendimizi açmaktır.
Çünkü tepe şakrasında ayrılık yoktur ve orada benlik bir yanılsamadır. Orada
sevişmek, kendinden geçmek ve partnerin olmaktır. O olmaktır.
Nasıl ki kök şakrasında bir ağacın köklerinin birbirine sarılması, dünya anayla
bir oluşumuzu simgeliyorsa, tepe şakradaki bir oluşumuz da o ağacın toprağın
üzerinde çıkmış gövdesi, dalları yaprakları çiçeklenir ve meyveleri gibidir.
Partnerler sevişirken bu ağacın ta kendisi olduklarını, iki olmadıklarını bir
olduklarını hissetmeye kendilerini bırakmalıdırlar. Ve dallar ve yapraklar
gibi, sonsuza doğru bu bilinçle uzanmaya hazır olmalıdırlar.
Mottomuz: BİZ SONSUZ OLANIZ!
SON SÖZ:
Seks, doğurma ve dölleme güdüsünü aşmalıdır. Seksüel enerji temel yaşam
enerjisidir. Onu neye kanalize ettiğimiz hayatımızın belki de en önemli
sorusudur.
Onu dünya anayla birleşmeye, yaratıcılığa, gizeme, şefkate, özgürlüğe, ilhama,
bütünsel olana yönlendirebiliriz. Ve muazzam sonuçlar alabiliriz. Ya da seks
hayatımızı giderek ucuz bir parodiye dönüştürebilir, bir başkasının
mastürbasyon nesnesi olmak için seçilmeyi umarak hayatımızı geçirebiliriz.
Seçim sizin!