8 Şubat 2018 Perşembe

YETERLİ NEFES ALIYOR MUSUNUZ ?



Az nefes, az can, az yaşam, az sağlık demektir !
YETERLİ NEFES ALIYOR MUSUNUZ ?
Derin nefesin faydaları konusunda hepimiz üç aşağı beş yukarı bilgi sahibiyiz. Sinirlenince, üzülünce, içimiz sıkılınca farkında olmadan veya bilinçli rahatlamak için derin nefes alırız. Ancak gerçekten istediğimiz faydayı görebileceğimiz şekilde doğru şekilde nefes alıyor muyuz? İş güç, yaşama daldığımız, farkında olmadığımız zamanlarda ne kadar nefes aldığımızın farkında mıyız? Doğduğumuz andan itibaren varlığını kanıksadığımız, yaşamla eşdeğer olan nefes bize hediye edildiğinden bu yana hiç doğru nefes alıyor muyum diye düşündük mü? Çoğumuz için cevap maalesef; Hayır !
Peki doğru nefes nedir? Bir bebek ilk doğduğu anda ona hediye edilen doğal nefes, karından başlayarak, önce karnın sonra göğsün bir dalga gibi inip kalkması ile seyreden sakin ve akışkan bir nefestir. Çocuğun 3-4 yaşlarına gelmesi, kendini ve çevresini tanıyıp, korktuğu anlarda nefesini tutmaya başlaması ile birlikte, bu doğal nefes alışkanlığı giderek bozulur ve erişkin bir birey olduğunda, karın nefesi kaybolur. Kişi artık sadece göğüs kafesi ile nefes alır hale gelmiştir. Yani nefes aldıkça yalnızca göğsü inip kalkar. Derin nefes alması söylendiğinde, karnını içeri çeker, omuzlarını kaldırır, göğsünü dışarı çıkarır. Bu çaba ile bile, göğüs nefesi ile sınırlı kaldığı için yüzeysel bir nefes alış söz konusu olur ve kişi akciğer potansiyelinin çok azını kullanabilir. Solunum fonksiyon testleri, normal sakin bir soluk alışta çoğu sağlıklı insanın nefes kapasitesinin yaklaşık yüzde 30’u kadar nefes alabildiğini göstermektedir. Astım gibi nefes almanın iyice zorlaştığı hastalıklarda bu kapasite iyice azalır. Farkında olmadığımız gerçek, az nefes, az can, az yaşam, az sağlık demektir.
Karın nefesi aynı zamanda diyafram nefesi olarak da bilinir. Üflemeli çalgı çalanlar, opera veya şan gibi yoğun nefes gereken işlerle uğraşanlar nefeslerini bilinçli bir şekilde yeniden diyafram/karın nefesine döndürür. Şu bir gerçektir ki; göğüs nefesi yüzeysel nefes almayı sağlarken, diyafram-karın nefesi çok yoğun ve derin nefes almayı sağlar.
Derin ve etkili nefes almadığımızda tüm vücutta farkında olmadan oksijen eksikliği belirtileri baş gösterir. Halsizlik, kas ağrısı, mide asidi artışı, depresyon, huzursuzluk, akciğer problemleri, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve sağlıksız bakterilerin artışı ile beraber, alerji ve kanser başta olmak üzere birçok kronik hastalık ve enfeksiyona zemin oluşur.
İyi haber; 3 yaşlarından sonra bozulan nefes alışkanlığı, özel nefes eğitim çalışmaları ile geri döndürülebiliyor. Bu çalışmalarda diyaframın rahatlatılması, yeniden esneklik kazandırılması, nefesin akciğerlerin en alt noktalarına kadar inmesinin sağlanması, bu nefes alışkanlığının kalıcı olması sağlanarak, normal hayatta da maksimum düzeyde oksijenin vücuda gitmesi sağlanır.
Bu nefes eğitimleri sonunda nefes yeniden doğal ve diyafram katılımı ile alınmaya başlandığında tüm vücutta bol oksijen ve oksijenin getirdiği hücre yenilenmesi, bağışıklık sistemi güçlenmesi, enfeksiyonlara direnç kazanılması, midede yanma, reflü ve astım yakınmalarının kendiliğinden azalması söz konusu olur.
Oksijen beynimizin ana fonksiyon kaynağıdır. Yetersiz nefes alma sonucu, oksijen eksikliğine bağlı gelişen depresyon, gerginlik, endişe hali de azalır. Psikolojik durumun bedene yansıdığı psikosomatik hastalıklar, mide reflüsü, alerji ve astım özellikle bu çalışmalardan olumlu etkilenir.
Bir insan anne karnından çıktığında ilk nefesle hayata başlar ve son nefesini verdiğinde yaşamı son bulur. Nefesin yaşamdaki bu temel rolü göz önüne alınarak, ne kadar nefes o kadar sağlık adına, hasta bireyler kadar, sağlıklı bireylerin de hasta olmamak için başvuracağı ilk çalışma, nefes alışkanlığının gözden geçirilmesi ve maksimum seviyede nefes alabilmek için nefes açma çalışmalarına katılmak olmalıdır.
Prof. Dr. Yonca Tabak


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder